19 Aralık 2007 Çarşamba

SURİYE ETKİNLİĞİMİZ

Suriye’nin Rakka kentinde, 11-14 Kasım 2007 tarihlerinde düzenlenen, “3. Abdulselam El Uceyli Roman Festivali”ne, 6 kişilik bir heyetle katılan Edebiyatçılar Derneği heyeti yurda döndü.

Genel Başkan Gökhan Cengizhan, Osman Şahin, Meltem Arıkan, Fatih Atila, Zeynep Aliye ve Bereket Kar’dan oluşan heyet üyeleri, adı geçen etkinlikte, 14 Kasım 2007 Çarşamba günü, “Türk Romanı” üzerine düzenlenen bir oturumda bildirileriyle yer aldılar.

Daha önceden Arapça’ya çevrilen bildirilerini sunan Türk romancılar, yoğun bir ilgiyle ve merakla karşılandılar. Çok sayıda soruyla karşılaşan romancılarımız, Arap yazarları ve okurları, edebiyatımız üzerine içtenlikle bilgilendirdiler. Türk yazarların bildirileri, 2008 yılında yayımlanacak etkinlik kitabında da yer alacak.

Etkinlik sonrasında, başkent Şam’a geçen heyet, 15 kasım 2007 Perşembe günü, saat 14.00’te, Kültürden Sorumlu Devlet Başkanı Yardımcısı Necah El Attar tarafından kabul edildi.

Bayan Necah El Attar’ın resmi konutunda yapılan ziyaret, son derece olumlu ve yapıcı bir ortamda gerçekleşti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın iki yardımcısından biri olan Necah El Atar, 1975-2000 yılları arasında, 26 yıl, Kültür Bakanlığı görevinde bulundu. Şu anda, Suriye rejiminin en etkili isimlerinden biri olan Necah El Atar, Türk heyetiyle yaptığı görüşmede, şu görüşlerini belirtti:

“Abdulselam El Uceyli gibi büyük bir yazarımızın adına yapılan etkinliğe, Türkiye’den gelerek katılmanızdan dolayı onurlandık, çok mutlu olduk. Bizler, iki komşu ülke edebiyatçılarının yakınlaşmalarına, birlikte hareket etmelerine büyük önem veriyoruz. Uzun yıllar boyunca, aynı coğrafyada, aynı tarihi paylaştık. Dedelerimiz bu mirası bizlere devretti. Bu bağlarımızı ve diğer onur duyduğumuz insani değerlerimizi, bugün de benimsiyoruz. Diğer yandan, bizleri daha da yakınlaştıran karşılıklı komşuluk ilişkilerimiz bulunuyor. İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde, ortak bağlarımız daha da önem kazandı. Tarih dediğimiz süreç gelir geçer, ama çocuklarımıza, bizleri birleştiren değerlerimizi miras bırakmamız gerekiyor. Bunlara ek olarak, aile evliliklerimiz, kan bağlarımız var. Bütün bunlar, bizleri birleştirici etkenlerdir. Demek ki, karşılıklı ilişkileri kurmak için gerekli zemin hazır durumda. Sizler, edebiyatçılar olarak, bu ilişkileri sürdürmek ve geliştirmek zorundasınız. Karşılıklı paylaştığımız insani değerleri savunmak adına işbirliği içinde olmalısınız. Ben, burada, fikir cephesinin öneminden söz açmış oluyorum. Kalem, hayatın yüzünü değiştirebilme gücüne sahiptir. Kalem, yaratıcıları eliyle bu değişimi sağlar. Bu nedenle, kalemi ve yaratıcılarını her fırsatta onurlandırmamız gerekir. Komşumuz Türkiye’den öğreneceğimiz çok şey var. Bunu sağlayacak olan da sizlersiniz. Ben, varolan ilişkilerin bu şekilde kalmasını değil, daha da geliştirilmesini arzu ediyorum. Her iki ülke yazar örgütlerinin, Arap Yazarlar Birliği ile Türkiye Edebiyatçılar Derneği’nin, karşılıklı ilişkilerini geliştirmeleri adına, gereken her şeyi üstlenmeye hazırız. Bugün bulunulan düzeyde kalmak için hiçbir gerekçemiz yoktur. Bütün samimiyetimle, iki ülke edebiyatçılarının bir araya gelmelerinden ötürü duyduğum mutluluğu sizlerle paylaşmak istedim. Son yıllarda, karşılıklı ilişkilerimiz, eskisinden çok daha güçlü bir duruma geldi. Sizler, bu ilişkiyi, daha ileri aşamalara taşıyabilirsiniz. Çünkü, sizleri yabancı olarak görmüyoruz. Bütün bu belirttiklerimi, kalıcı birer projeye çevirerek nasıl sürdürebiliriz, artık bunun değerlendirmesini yapmalıyız.”

Edebiyatçılar Derneği heyeti, Necah El Attar’ın kabulünden sonra, aynı gün, saat 18.00’de, Arap Yazarlar Birliği’ni ziyaret etti. Birlik başkanı Prof. Dr. Hüseyin Cuma tarafından kabul edilen heyetimizle görüşmeye, Arap Yazarlar Birliği’nin genel yönetim kurulu üyeleri ve komisyon başkanları da katıldı. İki yazar örgütü arasında, 24-04-2004 tarihinde, ilk kez Halep’te imzalanan kültürel antlaşmanın yenilendiği bu toplantı, oldukça anlamlıydı. Söz konusu kültürel antlaşma, 2008-2010 yıllarını kapsayacak bir biçimde, iki yazar örgütünün başkanları tarafından karşılıklı imzalanarak, üç yıl daha uzatıldı.

Toplantı bitiminde, Arap Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Cuma’nın, Genel Başkanımız Gökhan Cengizhan’a verdiği plakette şunlar yazıyordu: “Suriye ve Türkiye halkları arasındaki kültürel ve edebi dostluğa saygıyla.”

Suriye devlet televizyonu, aynı gün akşam haberlerinde, Necah El Attar’la görüşmeye özel bir bölüm ayırdı. Rakka’da ve Şam’da, çok sayıda gazete ve dergi, heyetimizle görüştü.

Edebiyatçılar Derneği heyeti, Şam’da, Suriye Kültür Bakanlığı tarafından, üç gün süreyle misafir edildi.

Genel Başkanımız Gökhan Cengizhan, Suriye gezisi çerçevesinde, yeni üyelerimizi ve daha önce ulaşamadığımız dostlarımızı da göz önünde bulundurarak, (önceki aylarda kamuoyuna da duyurulan) aşağıdaki görüşlerini, bir kez daha yinelemek gereği duydu:

“2004 yılı başında, Edebiyatçılar Derneği olarak, ‘komşu edebiyatlarla buluşma’ adını verdiğimiz bir perspektif geliştirdik. Ve kendimize bir yol haritası belirledik. Yolumuzda, öncelikle bir ülke vardı; Suriye.. Son iki yılda, oluşturduğumuz heyetler içinde, 8 kez Suriye’ye gitme olanağım oldu.


Komşularımızda barış tehlikede; dahası komşularımız emperyalist işgal ve tehdit altında: Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, İran.. Böylesi bir süreçte yapılması gereken, halklar arasındaki kardeşlik ilişkilerini güçlendirmek olmalıdır. Çünkü, halkların, birbirleriyle doğrudan hiçbir sorunları yoktur, olmamıştır da.. Halkların kültürel temsilcileri; aydınlar, yazarlar, edebiyatçılar olarak, siyasilerin birkaç adım önlerine geçmek, hatta gündemi belirlemek, inisyatifi ele almak gerekir. Son iki yılda, bu zemini büyük ölçüde oluşturduk.

Çok uzun zamandır, komşu halklar olarak birbirimizden uzaktık, daha doğrusu uzak bırakılmıştık. Yeniden birbirimize yüzümüzü dönmenin, el sıkışmanın, kucaklaşmanın zamanıdır. Yapılacak şey oldukça yalın: komşu olduğumuz bilmek ve komşuluğun gereklerini yerine getirmek.. Başlangıç için bu kadarı yeterli.

Ne yazık ki Türkiyeli edebiyatçılarda bir tür şartlı refleks gelişmiş durumda.. Büyük bir çoğunluğun yüzü, bütünüyle Batı’ya dönük.. Oysa, bir yüzümüz Batı’ya dönükken, diğer yüzümüz, daha da güçlü bir biçimde Doğu’ya dönük olmalı. Bir ayağı, belki ayak baş parmağı Avrupa’da, bir ayağı, hatta kocaman gövdesi Asya’da olan Türkiye, öncelikle komşularına yaklaşmalı.

Biliyorsunuz, Avrupa Birliği argümanlarında, Türkiye, ‘feodal Avrupa’ olarak anılıyor. Hatta, AB jargonuyla aktarırsak, ‘Avrupa’nın yetimi’.. Kuşkusuz, bizler, AB kapılarında kendimizi öksüz, yetim olarak hissedemeyecek kadar onurlu bir halkız. Yeter ki, başka seçeneklerimizin de olduğunu bilelim; örneğin, bir Avrasya, bir Ortadoğu seçeneklerimizin olduğunu..

Aynı ortak tarihi, aynı ortak geçmişi paylaşan, daha doğru bir deyimle, ortak bir mirasa sahip olan halkların kültürel temsilcileri olarak, yeniden ve nasıl bir araya gelebiliriz? Yıllar boyunca kopuk olan ilişkilerimizi, yeniden ve nasıl kurabiliriz? İnanıyoruz ki, edebiyatçılar, halkları birbirlerine yaklaştırmak için öncü roller üstlenebilirler. Emperyalistlerin politikalarını bozacak olan öncelikli stratejilerden biri de, halkların kültürel temsilcilerinin işbirliği olabilir.

İşte, bu temelden yola çıkıyoruz.

Yüzyıllar boyunca kader birliği yapan Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu halkları, artık barış içinde yaşamalılar. Bu coğrafyadaki komşu kültürlerle kurmaya çalıştığımız diyalogun ve yapacağımız ortak çalışmaların, tek bir anlamı var: merkezi Batı olan, ‘tek yönlü’ bir entelektüel yönelişi tersine çevirmek.

Bu perspektifle, komşu edebiyatçılar, ‘aracısız’ bir biçimde, bölgesel, yerel düzlemlerde sıklıkla buluşmalı, aralarında kalıcı, uzun erimli bir kültürel köprü oluşturmalılar.

Edebiyatçılar Derneği ile Suriye ve Filistin yazar örgütleri arasında bağıtlanan kültürel antlaşmalar, Türkiye halklarıyla Arap halkları arasındaki ikili ilişkilerin sürdürülme zorunluluğuna yanıt verme, halklar arasındaki tarihsel bağları daha da derinleştirme, Filistin halkının haklı davasını uluslararası alanda, barışa ve adalete hizmet edecek biçimde savunma, gibi öğeleri içeriyor.

Diyebilirim ki, düz, çıplak siyasal argümanların ötesinde, ülkeler arasındaki reel politik yakınlaşmaların üzerinde bir düzeyde gelişiyor, kurduğumuz ilişkiler.. Ve hiç kuşku yok ki, Suriye ve Filistin yazar örgütleriyle bağıtlanan bu kültürel antlaşmalar, bölge edebiyatları açısından, ucu açık, ufku açık bir gelecek vaat ediyor.

Edebiyatçılar Derneği olarak, bu önemli çabada, Türkiyeli yazarların en etkin, en atak örgütü olmayı başardığımızı, rahatlıkla belirtebilirim.

Ortadoğulu meslektaşlarımızla, sorunlu komşuluk ilişkilerimizin çözümüne edebiyatçılar olarak nasıl katkı sağlayabiliriz, bunları tartışıyoruz. Daha da önemlisi, ulusal kültürlerimizde yer alan, çarpıtılmış, bozulmuş, Türk/Arap, Türk/Acem imgelerini nasıl düzeltebiliriz, bunlara kafa yoruyoruz.

Ülkelerimiz arasındaki siyasal yakınlaşmaların verimli bir fırsat ve şans olduğu da açıktır. Ancak aydınlar ve yazarlar olarak bir adım öne geçmeliyiz. Türkiyeli entelektüeller, ister Batı’ya, ister Doğu’ya yönelik yaklaşımlarda, siyasilerin devre dışı bıraktığı her türlü seçeneği, kendi alanlarında değerlendirebilmeli, gerekirse öncü tavır ve pratikler geliştirebilmeliler, diye düşünüyoruz. Sonuçta, bizler edebiyatçılar olarak birbirimize yakınlaşacağız, bizler yakınlaştığında, halklar birbirine yakınlaşacak, halklar yakınlaştığında, aramızda “sınır” diye bir şey kalmayacak; kağıt üzerindeki sınırları yırtıp atacağız!

Ortadoğu edebiyatlarında güçlü bir “direniş edebiyatı” geleneği var. Ne yazık ki Türkiyeli okurlar ve yazarlar olarak, bu geleneği yeterince tanımıyoruz. Oysa, anti emperyalist çizgisi belirleyici ve baskın olan bir ülkenin aydınları/yazarları olarak, komşu halkların, komşu kültürlerin, komşu edebiyatların direniş gelenekleriyle türlü biçimlerde buluşmak gerekiyor.

Emperyalizmin, halkları birbirine düşman etme, birbirine kırdırma politikasına karşı, halkların kültürel temsilcileri olan aydınlar/yazarlar arasında kurulacak işbirliği biçimleri önem taşıyor. İşte, komşu ülkelerdeki meslektaşlarımızla üç yıldan bu yana süren ve gelişerek sürecek olan ilişkilerimiz, bu sağlam temelde, bu özenli zeminde yürüyor.

Edebiyatçılar Derneği olarak, tarihsel ve toplumsal bir sorumlulukla, insani ve vicdani bir yükümlülükle tavır alıyoruz. 2004 yılı Nisan ayından bu yana “komşu edebiyatlarla buluşma” adını verdiğimiz ve bu başlıkla inşa etmeye çalıştığımız perspektifimizi, süreç içinde elde ettiğimiz ve elde edeceğimiz kazanımlarımızı, aynı düşünceleri, aynı arayışları, aynı kaygıları olan kurumlarla, yapılarla, kadrolarla paylaşmaya da hazırız.”


Hiç yorum yok: